Resif terimi eski Norveç dilinde kaburga (reef) anlamına gelen "rib" sözcüğünden türetilmiştir. Terim ilk olarak Güney denizlerine açılan denizciler tarafından deniz seviyesine kadar uzanan ve gemiler için tehlike oluşturan dar kaya sırtları gibi doğal engeli tanımlamak için kullanılmıştır. Resifler dalga kuşağında veya türbülanslı sularda büyüyebilme potansiyeline sahip, çevresindeki ortamı denetleyebilen, sert ve dalgaya dayanıklı karbonat yığışımlarıdır. Resif konusunda ilk çalışmalar bir doğa bilimcisi olan Chamlso`ya aittir. Chamiso, Hint Okyanusu ve Güney denizlerine açılarak (1814-1819) buradaki mercan resiflerini gözlemlemiştir. Darwin1842 yılında "Mercan Resifleri" adlı yapıtı ile resiflerin oluşumu, sınıflaması, evrimi ve kökeni üzerinde ayrıntılı çalışmalar yapmıştır. Eski ve güncel resiflerle ilgili ilk jeolojik çalışmalar ise Cummings (1932), Dunham (1970), Heckel (1974) ve Wilson (1975) tarafından yapılmıştır.
Borat minerallerinin dünyadaki tarihçesi 13. yüzyılda, Marco Polo zamanında cevherin Tibet`ten Avrupa`ya getirilmesiyle başlar. O devrilerde borun tıp alanında ve değerli metallerde kaynak olarak kullanılması, yeni yatakların bulunmasını zorunlu kılmıştır. 18. yüzyıl başlarında ilk İşletme İtalya`da gerçekleşmiştir. 1864 yılında Kaliforniya`da, 1872 ve 1890 yıllarında Neva`da dünyanın en büyük yatakları bulunmuştur.
Arthropoda`lar yani eklembacaklılar (Arthron:eklem, Podos: ayak, Arthropoda: eklembacaklı), denizde, karada, tatlı ve acı sularda yaşayan hayvanlar aleminin en geniş grubudur. Bu geniş grup uzun, halkalı vücutlarıyla, her halkadan çıkan bir çift ayak sistemleri ve karışık vücut morfolojileriyle dikkat çekicidirler. Çok sert bir kabuk ve dış iskeletle kaplı olan Arthropodalar, Geç Prekambrlyen (590 my)`den günümüze kadar ulaşan çeşitli fosilleri İle, omurgasızlar paleontolojisi İçinde önemli bir yer oluştururlar.
1896 yılında Henry Becçuerel`in uranyum tuzlarının radyoaktivitesini keşfetmesiyle fizikte çok büyük gelişmeler olmaya başladı. Bu konular Marie Pierre Curie, Montreal`de Frederlck Soddy ve Ernest Rutherford`un öncülüğünde önemli İlerlemeler kaydetti,1902 yılında yeni keşfedilen bazı elementlerle ilgili bir süreç olan radyoaktivite tanımlandı. Bununla birlikte a(alfa) ve (3 (beta) partiküllerinin emisyonu (yayılımı) ile y(gama) radyasyonu süreçleri ortaya konuldu. Buna görey (gama) yayılımının oranı radyoaktif atomların sayısıyla ilişkili olup zamanla bu değer giderek azalma göstermektedir. Bu gelişmeler atom fiziğinin temelini teşkil etmiştir (Romer, 1971).
Yeryüzünde çok miktarda bulunan fakat dağılımı dengesiz olan su, çevremizi saran ve yaşam için vazgeçilmez maddelerden biri olduğu gibi aynı zamanda da en ilginç olanadır. Yüz ölçümü 500 milyon km2 olan yerküremizin %70.8`i su, % 29.2`si de kıtalardan oluşmaktadır.
Doğal ortamda gerçekleştirilecek her faaliyetin, bu ortam üzerinde belli bir etki yaratacağı açıktır. Bu etkinin doğal yaşamın bir parçası olduğunu unutulmamalıdır. Ayrıca doğanın kendini rehabilite edebileceği tahribat sınırına dek, insanların yaptığı her eylem doğal hayatı felakete sürükleyen bir kaynak olarak değerlendirilmemelidir. Madencilik de Doğada Olumsuz Etki Yaratır.
Sualtı tünelleri su yollarının altından trafiğin devamını sağlayan gerek yeryüzü, gerekse yeraltından yol ağına bağlanabilen yeni bir tünel tekniğidir.
Sıcak asfalt karışımı uygun oranlarda ince-iri agrega, asfalt ve mineral filler sabit karıştırma tesislerinde, sıcaklık, nem ve bileşimi sürekli kontrol edildiği sabit karıştırma tesislerinde karıştırılarak elde edilen yüksek kalitede stabilite ve dayanıklılık sunan karışımdır.
Wilhelm Conrad Roentgen, 1895`de laboratuvarında, camdan yapılmış ve basıncı düşürülmüş elektronik bir tüpte "katot ışınlarının soğrulması" üzerinde deneyler yaparken, tüpün iki elektrotu (katot ve anot) arasına yüksek voltaj uygulamış ve bu sırada tüpten birkaç metre uzakta bulunan "Baryum Platino Siyanür" kaplı bir levhanın parıldamakta olduğunu gözlemiş.
X-ışını, elektromanyetik dalga grubundan bir ışın olup elektromanyetik dalga spektrumunda gamma ile ultravlyole ışınları arasında yer alır, Bu ışınların insan vücuduna zararlı olduğu herkes tarafından bilinir. Ancak bu etkilerin ne olduğu ve nasıl ortaya çıktığı bilinmez.
Tabiat (doğa); canlı ve cansız varolan her şeyin tümüdür diye özetlenebilir. Tanımın kapsamında yaklaşık 14 milyar yıl önce büyük bir patlamayla (blg bang) oluşan ve genişlemesine günümüzde de devam eden evrenimiz (cosmos), onun küçük bir üyesini oluşturan Samanyolu Galaksimiz ve bu galaksinin de çok küçük bir bölümünü kaplayan yaklaşık 4,5 milyar yıl yaşındaki Güneşimiz ve Güneş sistemimiz ve üzerinde yaşadığımız ihtiyar Dünyamız da yer alır.