Ülkemizdeki taşkömürü ihtiyacı 18. yüzyılın sonlarına doğru ortaya çıkmıştır. O dönemlerde, ülke topraklarında taşkömürünün varlığı bilinmediği için bu ihtiyaç ithalatla karşılanmaya çalışılmıştır. Ancak ithalatın getirdiği parasal yük karşılanamaz hale gelince taşkömürü ihtiyacının yurt içinde giderilmesi gereği duyulur ve bu amaçla arama çalışmalarına başlanır. Yapılan çalışmalar 19. yüzyılın ilk yarısında sonuç verir ve Zonguldak`ta taşkömürü rezervleri keşfedilir. Böylece Türkiye`de madencilik 8 Ekim 1829`da Zonguldak taşkömürü havzası, Köseağzı mevkii, Neyren deresi kenarında Bahriye Eri Uzun Mehmet`in karaelmasa vurduğu ilk kazmayla başlar.
Kırmızı renkli kırıntılı tortul kayalar genel olarak karasal ve geçiş ortamlarında, nadiren ise denizel ortamlarda depolanırlar. Silisiklastik malzeme bakımından zengin olup, daha çok kurak ve yarı kurak iklimleri temsil ederler. Bununla beraber nadiren yağışlı iklimlerde depolanan kırmızı tortullarda vardır. Bu tip tortullar kömür oluşumuna işaret etmektedir. Jeolojik kayıtlara göre, kırmızı kırıntılıların büyük bir çoğunluğu genellikle benzer özelliklere sahiptir. Bu özellikleri nedeniyle, bunların benzer süreçlerle oluştuğu görüşü ortaya atılmıştır.
Amerika Birleşik Devletleri`nin Utah eyaleti, dünyada görülmeğe değer önemli jeolojik jeomorfolojik oluşumları bulundurur. Bu oluşumlar çoğunlukla eyaletin güney ve doğu bölgesinde yer alır. Bölgedeki kayalarda egemen renk kırmızı ve kırmızının tonlarıdır. Bölgede yüzlerce mil uzunluk içerisinde , kavisli kanyonlar, sarp dağlar ve sivri tepeler yaygınca görülür. Kanyonların temel özelliği uzun ve dar olması ve aynı zamanda erozyon sonucu oluşmuş kemer (ardı) ve doğal köprü yapılarını içermesidir. Bu doğal yapılar çoğunlukla Green, San Juan, Colorado nehirleri ve bunların kolları etrafında yoğunlaşmış olup bugün bölgedeki Archesve Conyonland Doğal Park alanları içerisinde koruma altındadırlar.
Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle biriken enerjinin aniden serbestlenmesiyle ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yer yüzeyini sarsması olayına "Deprem" denir.
Depremler insanlık tarihi boyunca toplumları en çok etkileyen ve korkutan doğal afetlerden birisidir. Bilindiği gibi yurdumuz dünyanın en etkin deprem kuşaklarından birinin üzerinde bulunmaktadır. Deprem Bölgeleri Haritası`na göre, yurdumuzun %92`sinin deprem bölgeleri içerisinde olduğu, nüfusumuzun %95`inin deprem tehlikesi altında yaşadığı ve ayrıca büyük sanayi merkezlerinin %98`i ve barajlarımızın %93`ünün deprem bölgesinde bulunduğu bilinmektedir.
Kehribar, sanıldığının aksine bir taş, bir kaya parçası değil, sıkışıp basınç altında kalarak fosilleşen, kozalaklı ağaçların reçinesidir. Katılaşmadan önce yapışkan reçine halinde bulunduğu için içerisine karışmış pek çok madde de içerebilir, içerisinde bulunabilecek sayısız materyalin arasında çam kozalakları, odun parçaları, yapraklar, sinekler, böcekler, örümcekler, kurbağalar, akrepler ve hava kabarcıkları sayılabilir
Yeşim, diğer ismiyle Jadeit, Na(Al,Fe)Sİ206 bileşiminde bir silikat mineralidir. Deneysel formülü ise NaAl0,9, Fe+30,1(Sİ2O6) olarak hesaplanmıştır. Bu bileşimin molekül ağırlığı 205 g`dır. İçerisinde element olarak ağırlıkça % 11.21 Na, % 11.84 Al, % 2.72 Fe, % 27.40 Si ve % 46.82 O bulunur. Bileşik olarak ise yeşimin içinde %15.11 Na2O, % 22.38 A1203, % 3.89 Fe203 ve % 58.61 SiO2 yer alır.
Bir kırık boyunca yeryüzüne çıkan karbonatlı suların bol olarak gözlendiği kaynaklarda veya dere kenarlarında kalsiyum karbonat (CaC03) depolanması sonucu oluşan traverten, bir çeşit kireçtaşıdır. Travertenler, karasal ortamlarda oluşan karbonatlı kayaç grubu içerisinde yer alır. Bünyesindeki demir bileşikleri veya bazı organik maddeler sonucu güzel renkli ve bantlı ya da laminalı bir yapı kazanırlar. Bu nedenle traverten, doğal yapıtaşı olarak önemli bir kullanım alanına sahiptir. Öte yandan Denizli Çimento Fabrikası örneğinde olduğu gibi, çimento hammaddesi olarak da kullanılmaktadır.
Minerallerin içine hapsolmuş olan katı (diğer mineraller), sıvı ve gaz fazındaki oluşumlara kapanım denilmektedir. Sıvı kapanım terimi, sıvı fazdan itibaren kapanlanmış günümüz koşullarında sıvı, gaz ve katı fazları içeren bütün kapanımları (eriyik kapanımlar-melt inclusions, sıvı kapanımlar -fluid inclusions, gaz kapanımlar, hidrokarbonlu kapanımlar vs) ifade etmek için kullanılan genel bir terimdir.