Yerkabuğunun evriminin anlaşılmasına yardım eden tipik lokaliteler, "jeolojik miras" ögeleridir. Bunlar hem yerkürenin öğrenilmesi. hem de yerbilimi eğitimi için gereklidir. Yok olmaları durumunda jeolojik evrimin bir parçası, bir kaydı silinmiş oluyor. Bunlar olmadan yerküreyi anlamak mümkün değildir.
Ağırlıklı olarak 1970`lı yılların başından itibaren pek çok meslektaşımız tarafından dile getirilen ve önemine değinilen, belki de en uygun tanımı ile "Tabiat Gariplikleri", nihayet koruma atına alınabilecek.
Öykü, 1 milyon yıl önce Dursunlu`da (Akşehir, Konya) yaşamış gerçek insangillerin bilinçli olarak, ürettikleri ve kullandıkları kuvarsit ve sileksten yapılmış taş aletler ve bunlara eşlik eden çok zengin omurgalı faunayı anlatıyor. Fosil verileri 1 milyon yıl öncesinde yörede açık, stepik bir çevre ve en azından yarı tropikal Akdeniz ikliminin günümüz Anadolu`sundakine benzer bir iklimin varlığını gösteriyor.
İskoçya`da, Edinburgh çevresinde yapılan ekskürsion esnasında kılavuzumuz, karbonifer yaşlı sil şeklindeki Bazaltlara çekiçle vurmanın ve bir parça bazalt taşı koparmanın yasak olduğunu söyleyince, geziye katılan diğer yabancılar gibi ben de bu ihtarı önce hayretle karşılamış, bunu bir "İskoç nüktesi" sanmıştım.
Akkaşdağı, Orta Anadolu`da memeliler paleontolojisiyle uğraşan paleontologlar için bir geç Miyosen fosil cenneti .Ele geçirilen bulgular göz kamaştırıcı. Doğa tarihini aydınlatmak için gerçek bir cennet olan bu memeli fosil bulgu yeri, o gün yaşayan canlılar içinde gerçekten bir cennet miydi?
Bilindiği üzere jeolojik miras ve jeolojik ortamın korunması son yıllarda sıkça gündemde olan bir konudur, 1991 yılında ilan edilen Yeryüzü Haklarına ilişkin Uluslararası Bildlrge`de (DIGNE Bildirgesi) belirtildiği gibi "insanlık tarihi ve yerkürenin tarihi çok yakından ilişkilidir. Onun başlangıcı insanlığın başlangıcı, onun tarihi insanlığın tarihi ve onun geleceği insanlığıngeleceği olacaktır". Bu nedenle yerkabuğunun evrimini açıklayan, çok seyrek rastlanan, bilimsel ve eğitsel değeri olan tüm jeolojik oluşumlar korunmaları gereken "jeolojik miras" parçalarıdır. Aynı zamanda Dünya Kültür Mirası listesinin önemli kısmını da jeolojik kökenli oluşumların oluşturduğu bilinmektedir. Gelişmiş ülkeler jeolojik miras envanterini çıkarmışlardır ve bu sayede çok sayıda jeolojik park oluşturulmuş ve turizm potansiyeli yaratılmıştır
Anadolu`nun ilk okur yazar ulusu Hititlerce kutsallaştırılan Taşlar... Gavur Kalesi
Efsanevi kayıp kıta Atlantis`i duymayan yoktur belki de, ama bu efsanenin kaynağını ve bu kıtanın varlığına dair söylentilerin yine bu efsaneden çıktığını çok az kişi bilir, Efsane hakkında bilinen iki tane kaynak vardır; ve ikisi de M.Ö. 350`li yıllarda Yunan filozof Eflatun tarafından yazılmıştır, Eflatun, isimleri Timaeus ve Critias olan bu iki diyaloğunda, Atlantik Okyanusu`nda, bizlerin bugün Cebelitarık Boğazı olarak bildiğimiz bölgenin batısında, Atlantis adında bir kıtanın varlığından bahsediyor, Bunların devamında da Atina`nın Atlantis`i işgal etmesiyle kıtanın nasıl kaybolduğunu anlatıyor:
1959 yılında bir harita mühendisi, bir hava fotoğrafı üzerinde, gemiye benzer bir yerşekli saptamıştı. Nuh`un gemisi olduğu düşünülen bu şeklin hava fotoğrafındaki görüntüsü aldatıcı bir biçimde mükemmeldir. Bu çalışmada, özel hava fotoğraf değerlendirme tekniği, jeolojik, jeomorfolojik ve iklimsel kanıtlar kullanılarak gemiye benzer şeklin oluşumunu çözmede çok önemli bir kanıt olan, şimdiye kadar gözlenememiş, anahtar bir ipucu bulundu.
Volkanik gazların çoğu hızlıca Atmosfer`e karışır ve insanlar için çok fazla tehlike yaratmazlar, fakat çoğu durumda bu gazların bazı felaketleri beraberlerinde getirdikleri de olmuştur. Örneğin, 1782 yılında, İzlanda`daki Laki çatlaklarından yayılan toksik gazların (ağırlıklı olarak sülfürdioksit) ağır zararlar verecek etkileri olmuştur. Bölgedeki çiftlik hayvanlarının %75`i ölmüş, gazlardan kaynaklanan hafifi sis, sıcaklıkların düşmesine ve ekinlerin telef olmasına yol açmıştır. Bölge nüfusunun %24`ü İse bu olayı takip eden kıtlık sonucu ölmüştür.
Derin deniz sedimanlarından çıkartılan 55 milyon yıl yaşındaki fosil foraminiferleri inceleyen bilim adamları, Geç Paleosen Termal Maksimumu (Late Paleocene Thermal Máximum) olarak bilinen bir iklimsel felaket dönemini belgelediler. Okyanussa! dolaşım sistemi bu dönemde milyonlarca yıl süren küresel ısınma yüzünden zayıflamış ve neredeyse duracak hale gelmiştir. Soğuk ve oksijence zengin suların özlemini çeken derin deniz yaşamı ise, bu dönemde mahvolmuştur!
Günümüzde yaşamını sürdürmekte olan her canlı türünün ortak özelliği, yüz yıllardır süregelen bir yarış olan üreme ve neslini devam ettirme çabasında galip gelen türler olmalarıdır.
Radyolaryalar Kambriyen`den günümüze kadar yaşamış pelajik tek hücreli organizmalar olup, özellikle pelajik çökellerin yaşlandırılmasında büyük öneme sahiptirler.
Birleşmiş Milletler çevre Örgütü`nün bugüne değin yaptığı çalışmalara göre dünyadaki mercan kayalıklarının yüzde 10`u tamamen ölmüş, yüzde 58`i ise ağır hasarlı durumdadır. Mercan resiflerindeki patolojik sendromlar, kimyasal kirlilik, dinamit, zehir ve trolle yapılan bilinçsiz balık avcılığı ekolojik dengeyi bozmaktadır.
Merkür gezegeni üzerinden ikinci ve son uçuşu Mariner-10 uydusu 25 yıl önce gerçekleştirdi. Güneşe en yakın olan bu gezegeni o günden bu yana yeryüzündeki hayranlarından ziyaret eden olmadı. Northwestern Üniversitesi`nden Mark Robinson, "Bilim dünyasının tersine, NASA Merkür`ü unuttu" demektedir.
Kaba, düzgün ya da tek kristalli yapılara sahip olabilen mağara incilerinin merkezi kısımlarını yabacı çekirdek maddeleri oluşturur. Bu çekirdek maddeleri bir kum tanesi olabildiği gibi, bir ağaç parçası, yarasa kemiği veya saman parçası da olabilir.
Kullanımlarında bazı eksik yönleri bulunan birkaç büyüklük ölçeği uzun yıllardan beri kullanılmaktadır. Burada, moment-büyüklük (moment magnitude) ölçeği adı verilen büyüklük ölçeği anlatılmıştır. Bu ölçek 1970`lerin ortasında, ağır bir hasara neden olabilecek orta ile büyük ölçekli depremlerin etkisini hesaba katan Hiroo Kanamori tarafından geliştirilmiştir. Daha çok bilinen Richter ölçeği ise kırığa yakın sismograflar tarafından ölçülen küçük ve orta ölçekli depremler içindir. Richter ölçeği terimi o kadar yaygındır ki pek çok kişi sık sık gerçekte hangi ölçeğin kullanıldığına bakmaksızın bu ifadeyi kullanmaktadır
Elimizi attığımız hemen her taşta bulunabilirler, sadece dünyada değil, evrenin diğer köşelerinde de rastlanırlar. Günlük yaşantımıza önemli birer endüstriyel hammadde olarak katkıda bulunurlar.
Madencilik sektörünün en önemli çevre sorunları su, toprak, hava kirliliği ve bunun sonucu da bütün canlıların doğal yaşamının ciddi boyutlarda olumsuz etkilenmesidir. Bu nedenle, madencilikten elde edilecek ekonomik gelişme, doğuracağı çevre sorunlarıyla bir bütün olarak değerlendirilmelidir. Bu konudaki çağdaş düşünce, ekonomik gelişmenin sürekli ve korunabilir olması yönünde olmalıdır.
Son 10 yılda dünyanın hassas dengelerinin hızla bozuluyor olması; dikkatleri, her gün yenisi eklenen doğa felaketlerine çekti... Sözcük dağarcığımıza; Ekoloji, Ozon deliği, Global ısınma, El Nino, Caretta Carretta gibi yenileri eklendi.
22 Ağustos 2000 tarihinde Uruş beldesinin 3 km kuzeyinde küçük (M 1=4.8) bir deprem meydana gelmiştir. Deprem, yüzeyde herhangi bir deformasyon oluşturmamış/ bir alanda yerel ölçekte hafif hasarlar meydana getirmiştir.
Sülfürik asit bulutlan ile kaplı atmosferi, devasa büyüklükte volkanları ve Dünya`ya benzerliğiyle bilim adamlarının hep dikkatini çekmiştir. Venüs Magellan uydusu bu gezegenin sakladığı sır perdesini bir parça olsun aralamayı başardı.
Uluslararası jeoloji kongreleri 120 yıldır okyanusları, dil farklılıklarını ve savaş gibi engelleri aşarak işbirliği anlayışı içinde düzenli aralıklarla yapılmaktadır. Bu yazıda ilk uluslararası jeoloji kongresinin öyküsü anlatılacak, onun bilimsel başarısına yönelik samimi eleştirilere yer verilecektir.