Zaman doğadaki diğer şeyler gibi algı yoluyla kavrayabildiğimiz nesnel bir gerçeklik değildir. Duyumsal olarak algılanamazlığı elbette ki onu yok kılmamıştır ama nasıl varolduğu ile zamana hayli tartışmalı bir çehre kazandırmıştır.
Bugün kullandığımız jeolojik zaman cetveli bir çok araştırıcının yüzyıllar süren çalışmaları sonucunda oluşturuldu ve kullanımda birlik ancak uzun yıllar sonra sağlanabildi. Kayaçlar ile oluşum zamanları arasındaki ilişkinin kurulmasında, NicolausSteno`nun (1638-1686) Süperpozisyon ve JamesHutton`ın (1726-1797) Tek düzenlilik ilkesinin payı büyüktü.
Cesare Emiliani gerçek anlamıyla bir Yeniden doğuş Bilim adamı`dır. Klasik dilleri ve tarihi çok iyi bilen, ilgi alanı çok geniş bir akademisyendi. O`nun derin okyanusların değişmeyen, kararlı ortamlar olmadığını keşfetmesiyle paleooşinografi bilimi doğmuş oluyordu.
İnsanlığın geçmişini arama konusundaki azmi, onu kendi gezegeni üzerinde 4.5 milyar yıl geriye götürdü. Tüm evrende ne kadar geriye gidebileceği ise hala bir sır...
Göreceli yaş tayini, jeolojinin genel bilime yaptığı en önemli katkılardan biri olan derin zaman anlayışının kaynağıdır. Gündelik yaşamda da kullanılan bir kaç basit ilke ve daha da önemlisi derin bir sezgi ile fizikçilerin bile yapamadığını 18 ve 19. yüzyıl yerbilimcileri başarmışlardır.
Yaklaşık 4.5 milyar yıllık Dünya tarihinde daha dün denilebilecek kadar yakın bir zaman dilimidir Kuvaterner. İnsan ırkının ortaya çıktığı bu kısacık dönem, sadece jeolojik kayıtların değil tarihsel kayıtlarında yaşlandırılması açısından önemlidir.
Gemoloji, mineralojinin çok yeni bir alt disiplini olarak süstaşlarının incelenmesi, tanımlanması ve sınıflandırılması konusunda çalışır. Amaç, bir süstaşını gerek işlenmiş, gerek ham haliyle, üzerinde yıpratıcı ve zarar verici hiçbir test yapmadan en doğru şekilde tanımlamaktır. Taş kesimi (lapidary) ve mücevher yapımı(kuyumculuk), gemoloji ile çok yakından ilgili olmalarına rağmen birer gemoloji konusu değildirler.
Dünyadaki radyoaktif atıklar büyük bir tehlike oluşturmaktadır. Bunların bir an önce saklanması ve bunun için güvenli yolların bulunması gerekmektedir
İtalya`da yakalanan bir köpekbalığı, bir Prens ve bir doktorun karşılaşması tarihsel jeoloji için çok önemli bir adımın atılmasını sağladı.
Steno`nun doğayı gözlemleyerek ortaya attığı ilkeler jeoloji tarihinde yeni bir dönemin başlamasına neden oldu.
Tarih boyunca çok az rastlanan renkli elmaslar, krallardan komutanlara kadar birçok kişinin ilgisini çekmiştir. Öyle ki, belli dönemlerde bu paha biçilmez taşlara sahip olmak, adeta bir güç simgesi olarak değerlendirilmiştir.
Akarsular yeryüzünün en değerli ve en kolay incinen hazinelerindendir. Özellikle son yıllarda yaşanan deneyimler göstermiştir ki, temiz tutmak ve korumak, kirletildikten sonra temizlemekten daha ucuz ve kolaydır.
Mineraller dünyasının iki ilginç üyesi grafit ve elmas, aynı kimyasal bileşime sahip olmalarına rağmen birbirlerine hiç mi hiç benzemezler. Adeta zıt karakterli ikiz kardeş gibidirler. Doğada nadir olarak bulunan elmas birçok özelliği nedeniyle baş tacı edilirken, grafite sıradan bir endüstriyel hammadde gözüyle bakılır.
Dünyamız ve dünyamızı oluşturan bütün elementler kozmik olaylar ile başlayan bir süreç sonucu oluşmuştur. Bu sürecin enerji kaynağı güneştir. Aynı zamanda güneş, bizler ve etrafımızda yaşayan diğer tüm canlılar için de yegane enerji kaynağıdır.
Genel görünümü bir şemsiye ağacına benziyor. Bir çeşit hortumun üstünde büyük bir yüksekliğe çıkıyor ve daha sonra dallara ayrılıyor, ilk etkiyle yukarı doğru itilmesinden sonra aşağı çökerek dereceli olarak yanlara doğru yayılmasının, basıncın kesilmesi veya kendi ağırlığıyla çökmesi sonucunda olduğu kanısındayım... Bulut, içerdiği toprak ve külün oranına göre bazen beyaz, bazen kirli göründü.
Geride bıraktığımız son 50 yıl, Dünyanın manto ve çekirdeğinin kimyasal, termal ve dinamik koşullarını daha iyi anlamaya yönelik önemli çalışmaların yapıldığı bir dönem oldu. Hala sırrını koruyan bir çok meseleye rağmen bazı temel vecan alıcı noktalar artık gerçeğe kavuşmaktan çok da uzak değiller.
Rüst tarafından 1885 yılında ilk kez ikinci zamana ait Koprolitler (solucan dışkıları) içerisinde görülen Calpionellid`lerin 1934 yılında Colom`un yapmış olduğu titiz araştırma ve karşılaştırmalar sonucunda aktüel Calpionellid`ler ile aynı hayvanlar oldukları anlaşılmıştır.
Çoğumuz kayaların ve onları oluşturan minerallerin sadece isimlerini biliriz, peki ya anlamlarını ve nasıl türetildiklerini...
Tortul daykların bir çeşidi olan ve yarık-kırıkların çoğunlukla fosilli pelajik tortularla üstten doldurulmasıyla oluşan dayklar, neptünyen dayk olarak adlandırılır. Fosil içeren neptünyen dayklar, içini doldurdukları kırığın oluşum yaşını verdiklerinden, yapısal analiz çalışmalarında önemlidirler.